İstanbul travestilerini bu şekilde daha çok arzulayacaksınız

İstanbul travestileri , partnerinizin  artık eskisi gibi sizinle ilgilenmediğini mi düşünüyorsunuz? Sizden uzaklaştı mı? Yoksa kendinizi artık arzulanmayan bir kadın gibi mi hissediyorsunuz? Sebeplerini düşündünüz ancak hiçbir sonuca ulaşamadınız mı? Hemen paniğe kapılmayın. Kocanızı yeniden kazanmanız, tıpkı ilk günlerinizdeki gibi eşinizin size olan yoğun ilgisini geri döndürmeniz için aslında birkaç küçük değişiklik yeterli…

Artık arzulanmadığını düşünen kadınlar aslında yalnız değiller. Bu gerçek, ülkemizin en örgütlü cinsel sağlık derneği olan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) tarafından düzenlenen ankette çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. Ankete katılan 3 bin 290 evli kadına ‘Kocanızın sizi ilk günkü gibi arzuladığını düşünüyor musunuz?” sorusu soruldu. Katılımcılarınyüzde 72’si bu soruya ‘Hayır’ yanıtını verdi. Bu çarpıcı sonuç, aslında kadınların ciddi bir çoğunluğunun, evliliklerinin bir döneminde kocaları tarafından artık arzulanmadığını hissettiğini gün yüzüne çıkardı. Ankete yönelik değerlendirmelerde bulunan CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, artık arzulanmadığını düşünen kadınların 6 evreden geçtiğini söyledi. Bu evreleri tek tek sıralayan Keçe bunu şu sözlerle aktardı: “Cinsel olarak arzulanmayan kadın tıpkı Yunan tragedyalarındaki gibi evrelerden geçer. Birinci evrede kadın önce kendini suçlar. ‘Ben çirkinim. Bedenim çekici değil. Artık eskisi gibi seksi değilim ve kocama yetmiyorum’ diye düşünür. İkinci evrede eşini suçlamaya başlar. ‘Beni anlamıyor, dinlemiyor. Artık bana yeterince ilgi göstermiyor’ der. Üçüncü evre ‘paranoya hali’dir. Eşinin kendisini aldattığını, başka bir kadın olduğunu düşünür. Hatta daha da ileri gider ve dördüncü evrede eşinin eşcinsel olduğundan bile şüphelenir. Bu fırtınalı düşünceler sonunda kadını beşinci evreye yani depresyona girer ve ağır bir depresyonun pençesine inler. Son ve altıncı evrede kadın kabullenme ve bir seçim yapma evresine girer, ya eşinden boşanacaktır, ya bu hali kabullenip yoluna devam edecektir ya da bir cinsel terapiste gitmeyi deneyecektir.”

“Seksin anlamı kadınlar ve erkekler için farklıdır. Çoğu zaman kadının derdi seks yapmak değildir, arzulanmaktır, erkeğin şehvetini tüm bedeninde hissetmektir. İşte o zaman kadın ‘Ben güzelim, ben özelim, ben değerliyim, ben seviliyorum, ben seksiyim’ diyebilir. Ve kadın erkekten seksi arzulamasını değil, kendisini arzulamasını ister ve bu ikisi arasındaki derin farkı çok iyi bilir. Bu nedenle kadın-erkek ilişkisini diğerlerinden ayıran ‘erotik sevgi’dir. Erkek sertleşmeyi ve boşalmayı isterken kadın arzulanmayı ister. Çünkü kadının ilişkide istediği şey sekste performanstan ve skordan ziyade ‘erkeğin arzu nesnesi’ olmasıdır yani kadın ‘arzu’nun, ‘arzulanma’nın peşindedir. Kadının dişiliğini hissetmesi, kadınlık, çekicilik, hayranlık gibi duyguları derinden yaşaması, hayatındaki erkeğin ona tuttuğu çok özel şehvet aynası ile mümkündür. Kadın şehvet aynasında yani erkeğin gözünde, dokunuşlarında, öpüşlerinde, iltifatlarında, nefesinde gördüğü kendini daha çok sever, daha çok beğenir ve canlanıp daha da güzelleşir. Aksi bir durumda arzulanmayan ve sevişilmeyen kadın tıpkı bir çiçek gibi kuruyup solar” diyen Keçe, arzulanmayan kadının çeşitli evrelerin kabusu içinde kıvranmaktan ziyade öncelikle durumun tespitini yapabilmek için kendisine ‘doğru soruları sorması’gerektiğini belirterek, sorulacak en doğru soruların “Evliliğimde bir sorun mu var?” veya “Evliliğimde ters giden nedir?” olması gerektiğinin altını çizdi. “Bir zamanlar size kendinizi kraliçe gibi hissettiren kocanıza ne oldu? Çiçekler alan, iltifatlar yağdıran, romantik sürprizler hazırlayan, tutku ve şehvetle yaklaşan kocanız, nasıl böyle ilgisiz, ruhsuz, uzak bir yabancıya dönüşebildi? İşte bunlarla öncelikle yüzleşmeniz gerekir” şeklinde konuşan Keçe, artık arzulanmayan, eşi kendisinden uzaklaşan kadın için evliliğin yolunda gitmediğini görmesi gerektiğini vurguladı.